DUYGUSAL NASIRLAŞMA
Bir insan hayatı boyunca kaç sefer annesini kaybeder? Ya da babasını? Kaç sefer abisini, ablasını ya da kardeşini kaybeder? Dayı, amca, teyze, hala.. Listeyi uzatmak mümkün tabi. Soru basit gibi aslında belki cevap da.. Böyle bir soru sorulur mu tabii ki sorulur ama önce amacına bakmak gerek..
Soruyu genel olarak tekrar sorarak konu başlığımıza dönelim;
Bir insan hayatı boyunca bir yakınını kaybeder?
Tıp eğitimi, çok yönlü normal eğitim sistemlerinden çok farklı bir eğitimdir. Konu olarak yoğun bilgi içeriği mevcut olmakla birlikte, tıbbi etik ve tıbbi deontoloji gibi adı çok ilgi çekici bir o kadar da garip bazı ders içerikleri de mevcuttur.
Günümüzde eğitimi bazı yönleri eleştirilmeye başlansa da, genel olarak her tıp fakültesi mezunu yani her hekim bu eğitimleri almış, deontolojiyi ve etiği bilen kişilerdir. Uygulayabilir yada uygulayamaz, başarılı olur yada olamaz ama mesleki davranışını bu ilkeler çerçevesinde yapar..
Onun içindir ki, bir hekim, ettiği yeminle, dil-din-ırk-cinsiyet gibi farklılıkları önemsemeksizin her hastaya eşit ölçüde yakın ve özverili davranmaktadır. Muayene edilen her kişi, bir anne, bir baba, bir abi, bir abla, bir kardeş, bir ..... dır.
Hekimliğin her branşında hasta muayenesi yok, muayene yapılan her branşta acil ve ağır hasta muayenesi yok doğru ama pratisyen hekimlikte çoğu hekimin acil servislerde çalıştığını varsayarsak, kalp ve/veya solunum durması ile bize başvurmuş hasta ile karşılaşmamız çok yüksek ihtimaldir. Bu hastalara acil servislerde acil servislere çok yoğun bir efor sarf edilerek müdahale edilmektedir. Sanki kendi anne, baba, abi-abla-kardeşi gibi.. Ekipteki herkes aynı önemle bu müdahaleye katılır. Bu hastaların bazıları yapılan bu müdahaleye cevap verdiği gibi bazıları cevap vermez ve hasta kaybedilir. İşte en başta bahsettiğim o nokta da buradadır. Kaybedilen her hasta; bir anne, bir baba, bir abi-abla-kardeş vs.dir. Gerek verilen mücadelede sarf edilen efor, gerek alınan tıbbi etik ve deontoloji ilkelerine bağlılık ile, mücadele veren ekip için o hasta/hastalar da kendi yakınının kaybı gibidir. 1-2-3-5 derken sayı unutulacak kadar fazla artabilir.
İnsan böyle acıları kaç defa yaşayabilir? Normal bir insan belki 1 defa ama bir sağlık çalışanı, bir hekim belki sayısızca.. Yük ağır ve kayıpları yaşamak zor tabi herkes için böyle. Bu yükün ağırlığı ister istemez kişiyi bir yola iter; hissizleşme - duygusuzlaşma. Bu yola girmeden sağlık çalışanının rahat ve uzun süreler çalışması hayattan zevk alması çok zordur.. Yapılması gereken basit guyguları kapatmak yani işte başlıkta da yazdığım şekliyle; duygusal nasırlaşma..
16.01.2018